Zorla Kaddafi’ci olduk!


M. Kemal AYÇİÇEK – 21 Mart 2011 

 

 

ABD, İngiltere ve Fransa’nın Birleşmiş Milletler’in (BM) Güvenlik Konseyi’nin  Libya’daki durum hakkında 1973 sayılı kararı kabul etmesinin hemen ardından Libya’ya karşı hava harekatına girişmiş olması, ister istemez yüreğimizi burktu. Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarını devretmesi için sivil hareketi canı gönülden desteklerken, şimdi, Batı ülkelerinin harekatı ile zorla taraf değiştirdik ve Kaddafi’ci oluverdik!

 

 Her türlü iletişim ağına sahip olunan bu devirde, batı ülkeleri Kaddafi ile bir diyalog kuramayıp, kan dökmeksizin bir lideri ikna edememiş ve böylesine sefilce, salt güç ve silah gösterisi yaparcasına Libya’ya füzeler ve bombalar yağdırıyor..yazık, buna üzülüyoruz.

 

Sanki Libya lideri Muammer Kaddafi’nin halkı üzerine yürüttüğü tanklar, şimdi bu operasyonda dökülen kandan daha farklı bir kan mı akıtılacaktı? İnsan soruyor, tamam Kaddafi diktatör, bencil, zalim, gaddar bir lider de şimdi Libya halkına akıllı bombaları yağdıran liderler, Kaddafi’den daha mı “akıllı” liderler?  Yapılan operasyonun açıkça bir “petrol” kaygısından başka anlamı var mı?

 

Batılı ülkelerin yaptığı, bizim Eskipazar’da namaz kılan Ali dayının işine benziyor. Teşbihte hata olmaz babından yazıyorum bu kısmı, namaz kılan insanlarımızı tenzih ediyorum tabi..Trabzon’un of ilçesi Eskipazar beldesi’nde bir köy bakkalı Ali dayı..ama rafları boşalmış, o boşlukları da ucuz olduğu için sirke doldurmuş, onların satılmasına ümit bağlamış.. derken alidayı namaza durmuş, Ali dayı ile çok şakalaşan fırlama bir genç bunu farketmiş, arkadaşlarına “durun, ben Alidayıya bir takılayım” demiş girmiş dükkana..

“Selamun aleyküm ali dayi” demiş..tabi görüyor adamın namazda olduğunu, “ooo ali dayı sen namazdaydın hemi, fark etmedim” demiş ardından. Sonra da “şey sana bir şey soracaktım, eğer varsa yüksek sesle oku ben anlarım” diye de ilave etmiş. “Sirke alacaktım da, Sende sirke var mıydı?”

 

Ali dayı namazdaki sureleri sesli bir şekilde okumaya başlamış..ardından fırlama genç, “keskin midir sendeki sirke” diye sormuş, namazdaki Alidayı, sesini yükseltmesinin yanında bir de dudaklarını, hani limon yiyenlerin o surat ifadeleri gibi yapıp, “pırrrrr pırrrr “diye yani, çok keskindir, ağza bile konulmaz demeye getirmiş..şimdi Libya’da halk, sivil ayaklanma yapmış, o ülkenin lideri de bunu bastırmaya çalışıyor. Ama Batılı ülkeler, Ali dayın namazdaki sesini yükselterek mal satabilmek için müşteri kaybını önlemeye çalışmasının yanında bir de o dudakları ile “pırrr pırrr” diye ses vermesi hareketini bile yaptılar bu operasyonla.. Neden? Libya’daki petrol kaynaklarının kontrolü ellerinde olsun diye değil mi?

 

Biz daha çocuktuk Kaddafi adını duyduğumuzda..ama okuldaydık ta..yanımızda konuşuluyor, dikkatimizi çekiyor ve bizde araştırma gereği duyuyoruz tabi. Yeşil kitabı.. İslam sosyalizmini..O dönemler, ezilmiş halkların dilinde halk kahramanı Kaddafi.. bir  kralı devirmiş, halkçı, üstelikte İslamcı! Kendisinin yazdığı “Yeşil Kitap”la ülkeyi yönetmeye talip bir cesur adam.. şöyleki;

 

“Osmanlı Devleti’nin zayıflamasına parelel olarak Libya’daki yönetim de Dayı denilen ve görece bağımsız olan beylerin eline geçti. Dayılar birer devlet başkanı gibi başka devletlerle ikili antlaşmalar bile yapabiliyorlardı. 19. yüzyıl başlarında Libya’daki dayılar da Tunus ve Cezayir dayıları gibi Akdeniz de Amerika Birleşik Devletleri ile mücadele etmiştir. Osmanlılar 1835 yılında Libya’daki kontrolü yeniden sağlayarak burayı merkezi yönetime bağladılar.

Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı dönemde, 1911′de İtalyanlar bölgeyi işgal ettiler. Trablusgarp Savaşı akabinde yapılan Oshy (Oşi) anlaşması ile Libya’daki fiili Osmanlı hakimiyeti sona ermekle birlikte hukuken Osmanlıya bağlılığı benimsendi. Ülkeyi işgal eden İtalyanlara karşı Mustafa Kemal, Enver Paşa ve diğer kimi Osmanlı subaylarının örgütlediği milis kuvvetleri uzun zaman direnç gösterdi. Ancak her türlü üstünlüğe sahip olan İtalya ülkenin tamamını kontrol etmeyi başardı. Halkı baskı ve zulüm ile sindirdi. Adeta bütün Libya’yı köleleştirdi. Bu dönemde İtalyan sömürgeciliğine karşı Ömer Muhtar tarafından başlatılan direniş hareketi ise Ömer Muhtar’ın yakalanarak idam edilmesi sonucunda başarısızlığa uğradı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölge Fransa ve İngiltere’ye bırakıldı. Birleşmiş Milletler 1949′da Libya’nın bağımsız bir ülke olması gerektiği kararını aldı. Görüşmelerde Libya’yı, 1920′lerden beri İtalyanlar’la mücadele etmiş olan, sonrasında Mısır’a sürgüne giden Şeyh İdris temsil etti.

 

1951′de Libya bağımsızlığını kazandı ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla bağımsızlığa kavuşan ilk ülke oldu. İdris ülkenin kralı oldu. 1969′da, ordunun genç subaylarından Muammer Ebu Minyar Al-Kaddafi bir grup subayla birlikte Kral İdris’e karşı bir darbe yaptı. Monarşi sona erdirildi ve Libya Arap Cemahiriyesi kuruldu. Kaddafi, o tarihten sonra kendisinin “Üçüncü Evrensel Teori” dediği, Sosyalizm ve İslam karışımı bir politik rejimi izledi. 1990′lı yıllardan itabaren Lokerbie faciasını bahane eden Amerika’nın baskısı ile sağlanan uluslararası ambargo ile 1969′dan itibaren sürdürdüğü kalkınma hamlesine darbe vuruldu.”( http://www.egitimbilgisi.com/dunden-bugune-libya-ve-kaddafi/#more-568 )

 

Yani o yıllar, 1970’li yıllar ve Türkiye’de de CHP’de İsmet İnönü’den CHP Genel başkanlığını almış Rahmetli merhum Bülent Ecevit’in “Halkçı Ecevit” “Karaoğlan” olduğu, rahmetli Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın , “Mücahit Erbakan”, Rahmetli merhum Alparslan Türkeş’in “Başbuğ Türkeş” Süleyman Demirel’in de “çoban sülo”olduğu yıllardır. Üstelik Libya’da Devletin adı bile “Libya Halk Cemahiriyesi”dir. O yıllarda bunlar büyük olaylar tabi. Hem Türkiye’de o “Yeşil kitap”ı okumak suç ve biz el altından gizlice okuyabiliyoruz. O günün halk kahramanı bugün saldırıya uğrayan Libya’nın lideri Muammer Kaddafi..Türkiye’nin 1974 yılındaki Kıbrıs Barış harekatı’nda Batı’ya meydan okuyarak, Türkiye’nin savaş uçaklarının lastikleri başta olmak üzere ilk destek veren lider yani..

 

Şimdi biz Tunus’ta ve  Mısır’da halk hareketlerine destek verirken, Libya’da da halk hareketine sıcak bakıyor ve Kaddafi’nin de artık bırakması gerektiğini, Libya halkı için arzuluyorduk. Sadece Libya’da da değil diğer tüm baskı altındaki o bölge veya Dünya’nın her hangi bir ülkesinde de halkın, kendilerini yönetecek insanlara kendilerinin karar verebilmesinin savunuculuğunu yapıyoruz. Hala da öyledir ama Libya’ya Batı ülkelerinin öncülüğünde Fransa savaş uçakları ile başlatılan operasyon’un “insani” olmaktan çok, “petrol”e dayalı bir sevdadan kaynaklandığına inandığımız için, Libya lideri Kaddafi’nin “mazlum!” olduğuna, saldırının insafsız ve aceleye getirilmiş olmasına isyanımızdan Kaddafi’ci durumda oluyoruz. Umar ve ümid ederiz ki Libya halkı, bu saldırılardan can kayıplarına maruz kalmadan bu operasyonlar durdurulur ve bir barış sağlanır. Kaddafi, kansız bir şekilde çekilir ve Libya halkı, baskıcı ve Diktatör buldukları Kaddafi’den kurtulup, kendi kendini yönetebilen milletler arasında yer alır. Yani şimdi bu batılı ülkelerin yaptığı operasyonda akan kanlar, Kaddafi’nin “akıtacağı” gerekçe edilen kandan daha adi bir kan mıdır? “Siviller ölmesin, kan dökülmesin” derken, 25 ülkenin Libya’ya gönderdiği bombalar, füzeler kan dökmüyor mu? Bu nasıl insanlık böyle? Kaddafi “cani” tamam, peki ya bu opreasyonu yapan ülkelerin liderleri daha mı “cani” değiller? Bunların amacı bağcıyı döverek üzümü yemekten başka bir şey değil kısaca.. kalın sağlıcakla..

 

Not: Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com ve Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmıştır.(mka)

Yorum bırakın