Kurtlar Vadici’ler üzülmemeli!


 

M. Kemal AYÇİÇEK  – 19 Şubat 2007

 

Kurtlar Vadisi’nin yayından kaldırılmış olması bir çok insanı üzdü, haklı olarak bu diziyi sevenler tepki gösteriyorlar. Kumanda nasılsa bireylerin elinde ve istemeyen kapatırdı, seyretmezdi. Ama olmadı, dizi yayıncıları RTÜK’ü bahane ederek veya öne sürerek dizi yayınına son verirken, sansür sayılabilecek iddialar da  bulundular. Haklılardı.

 

Onca insanın diziyi seyredebilmek için ekran başına koştuğu bir Dallas dizisini hatırlıyorum, 80’li yıllarda Southfork Çiftliği’nde yaşayan petrol milyarderi ataerkil ailenin hayatını konu alan “Dallas” hepimizi ekran başına mıhlayıp uluslararası bir fenomen haline geldi.

 

Türkiye’de televizyon tek kanallıydı ve hayatımızın ona endeksli olduğu darbe ertesi yıllarda “Dallas” bizi de çok etkiledi. Dizinin yayınlandığı pazar geceleri sosyal hayat dururdu… Ağalı-çiftlikli, beyli-konaklı, patronlu-kartelli yerli dizilerin temeli de o günlerde atılmış olmalı. Sokakları dolduran ciplerin ve pikapların sahiplerinin modeli petrolcü zenginler değilse kimdir? Ayrıca o kadar alavere dalavere birikimini sadece Dallas’la yapmadık. “Şahin Tepesi”, “Flamingo Yolu” gibi dizileri de soluksuz izlemeye devam ettik.
Amerika’nın üç büyük televizyonundan CBS’in Lorimar şirketiyle ortak yapımı “Dallas” 2 Nisan 1978 Pazar gecesi yayına başladığında anlı şanlı Variety dergisi eleştirmenleri dahil kimse onun 13 yıl süreceğine ve 130 ülkede yayınlanacağına ihtimal vermiyordu.
Oysa şimdi üç kuşak “Dallas” karakterlerini uzak akrabalarından daha iyi tanıyor! Turistler, Southfork Çiftliği’ni 25 dolar ödeyip geziyor! Ayrıca yine bir “küçükev” vardı, halkı ekran başına toplayan. Yine olmalılar.Kurtlar Vadisi de o hissi vermişti belli ki. Fakat, yayından kaldırıldı.

 

İlk, orta  liseli öğrencilerin “ağır abi”lik antremanlarına  sebep oldu bu dizi. Sessiz, sakin ve efendiliği ile dikkat çeken gençler, yaka, bağır açıp, ayakkabıdan sırttaki paltoya varıncaya kadar Polat Alemdar’ı örnek aldı. Bakışlar dan tutunuz, el kol hatta atılan adımlara varıncaya dek bir prototip oluştu. İyi güzel yanları olduğu kadar gençliği bir özentiye iten bu dizi, kuşkusuz sevenlerine mutluluk verdi. Günler öncesinden dizi için sabırsızlananları gördüm. Bende izleyeyim “terör” bölümünü, ayıp olmasın diye! Oğlumla geçtim TV’nin karşısına..

 

Otobüsün durdurulması ve kimlik kontrolünün yapılması sırasında oğlum, “bunlar gerçekten oldu mu?” diye sordu. Evet, dedim oldu.Hatta oradan biz de geçtik dedim sen ufaktın.Daha 5 yaşındaydın.Size o otobüsün yakıldığı yeri de göstermiştim. Bingöl’den sonra  bir yerdi.Fundalıklar bile kesilmişti askerlerimiz tarafından. O yol güzergahında giderken sık sık asker barikatları vardı, o barikatlara geldiğinizde askerler aracı durduruyor ve  “nerden gelip, nereye gidiyorsunuz?” diye soruyorlardı Ben de bir keresinde cevabımı “Trabzon’dan  geliyor, İstanbul’a gidiyorum” deyince, asker bana , “ sen manyak mısın yav?” diye hayret çıkışında bulunmuştu. Ama ben gerçekten de o yıl, 1996’da Trabzon, Erzurum, Muş, Bingöl, Elazığ, Malatya, Kayseri, Nevşehir, Ankara ve İstanbul’a ailece gezi yapıyordum.Riski vardı ama bunu göze almıştım.

 

Evet, dizideki olaylar doğru.Hepsi de yaşanmış olaylardı. Ama o olaylar 1984’ten itibaren olmuş olaylardı. Şimdi o günün olaylarını bugüne taşımakla, geçmişte yaşadığımız o berbat günleri yeniden hatırlamakla  ne elde edeceğiz?  Bu topluma ne yararı olacak, salt bir reyting uğruna verdiğimiz onca şehidin ardından döktüğümüz gözyaşlarını yenibaştan mı dökeceğiz? Bizim millet olarak duygusallığımız sürekli sömürülecek mi? Milletimizin gözyaşı hiç mi dinmeyecek? Neden hep ağlayan olacağız, neden?

 

Bu topluma moral verecek diziler yapamıyor muyuz? Zaten çevremiz ateş çemberi, bu çevrilmişlik varken, ülke insanımızı daha da gerecek, sürekli  kan ve silahların görüntüsü ile ne elde edeceğiz? 25 yılı aşkın zaman geçmiş, şehit aileleri başta olmak üzere tüm vatandaşlarımıza aynı acıları yaşatmaya kimin hakkı var?

 

Evet, sansür algılamasında haklılık payı var ama toplumun demoralizasyona uğratılmasına seyirci kalınır mı? Bir denetim mekanizması elbette görev yaparken hedef tahtası olacak, olmalıdır da.Ama tüm kurumlarımız, bu ülkenin ala menfaatlerini korumak ve kollamakla da görevlidir. Kurtlar Vadisi’nin müdavimi olan vatandaşlarımızdan kalbi bir özür diler ama ülkemiz gerçeklerini de dikkate alarak, onlardan sabır ve sebat etmelerini bekleriz. Irak’ta mezhep kavgaları yaşanırken,Filistin’de kardeş kanı akarken Türkiye’de de öylesi ortamları çağrıştıracak olaylardan uzak durmalıyız.

 

 Evet, dizi doğruları anlatıyor ama hani bir söz vardır “ her doğru her yerde söylenmez” değil mi? Kalın sağlıcakla.

Not: Bu yazım aynı zamanda www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com ve www.gazetehizmet.com da yayınlanmaktadır.

 

Yorum bırakın