İsrail’i kınıyoruz ama yeter mi?


 

 

M. Kemal AYÇİÇEK – 5 Ocak 2009

 

İsrail’in geçen yıl başlattığı hava saldırılarının ardından karadan ve denizden de Gazze’ye saldırması, elbette ülkemizde infiale yol açtı. Bir çok ilde partili partisiz, sağcısı ,solcusu, doğu batı demeden hemen her yaştan insanımız, İsrail’in bu saldırgan davranışına ortak tepki göstermek için, zulmü protesto etmek için meydanlara koştu. İyi de etti. Ama o meydanlardaki sloganları kim ne kadar duyabildi?

 

Dünya’da başta ABD olmak üzere AB dahi nerdeyse seyirci kalıyor ve lütfen bir heyet gönderiyor bölgeye. Sadece Fransa, aynı anda İsrail ve Hamas’ı kınadığını açıkladı. Arap ülkeleri zaten dökülüyor, kendi toplumları bile üzerlerine ölü toprağı serpilmişcesine sessiz ve de tepkisizken Ürdün, İsrail ile ilişkileri gözden geçireceğini açıklayabildi. Bu arada Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan ziyaretleri ile  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü bilgilendirirken, Dış işleri Bakanı Ali Babacan ve Dış işlerinde de diplomatlarımız, halkın sokaklardaki gösterilerinin hissiyatını içlerinde hissederek yoğun diplomatik ataklarda bulunuyorlar.

 

Biz halk olarak, nerede bir zulüm varsa buna anında tepki göstererek din, dil, ırk gözetmeksizin her zaman haksızlığa uğrayan taraflarda yer alıyoruz. Bu milletimizin asil duygusu ve büyük devlet olmasının bir neticesidir elbette. Sadece Müslüman oldukları için değil Filistinlilerin yanında yer almış olması, nerde bir haksız bir kan dökülüyorsa orada bu duygular, dalga dalga tüm insanımızı sarıyor.  İşte Rusya’nın Gürcistan’a saldırısında da aynı infial oluştu ve liderler, hislerimizin tercümanı olarak hemen devreye girerek Gürcistan’da daha fazla kan dökülmesinin önüne geçtiler. Şimdi İsrail’in dengesiz ve aşırı güç kullanımının karşısında aynı refleksle hareket ediliyor.Şüphesiz bunlar elbette olmalıdır. Ama mitinglerle de halkımız, haksızlık karşısında elbette sesini yükselterek, tepkisini en yüksek noktadan tüm Dünya’ya haykırmalıdır.

 

Bayburtlunun biri Trabzon’a gelmiş. Bizim “kendin pişir kendin ye” tarzındaki pirzolacı dükkanlarından görmüş. Bakmış ki fazla sermaye de gerektirmiyor ve “bende bu işi yapayım” demiş İstanbul’da. Gitmiş İstanbul’a dükkanı tutmuş, her şeyi hazır hale getirmiş iş sadece tabela yazdırmaya kalmış ama Trabzon’da gördüğü yazıyı unutmuş. Düşünmüş taşınmış bir türlü aklına gelmemiş. Gece yatarken bulmuş, sonra bunu kağıda dökmüş ve rahatça uyumuş. Sabah kalkıp ilk iş olarak ta tabelacıya gitmiş ve siparişini vermiş. Dükkanın levhası yapılmış ve yerine asılmış. Ama levha da şöyle yazılıymış;

“sen seen bişür, sen seen yee”

 

Şimdi bizim ülkemizdeki mitingler bana biraz da bunu anımsattı. Biz mitinglerde istediğimiz kadar, “katil İsrail” diyelim, sesimizi kime ne kadar duyurabiliyoruz? Bunu düşünerek, çocuklarımızı böylesine günlerde sıkıntılarımızı dile getirmek adına yabancı dil konusunda yeterince eğitmezsek, sesimizi bizden başkasına duyuramayız. Üstelik hem yabancı dil öğrenecek ve hem de iyi öğrenmeliyiz ki, yazılarımızla da olsa demek istediklerimizi onlara iyi anlatma imkanını bulalım.

 

Yanıma bir arkadaşım geldi. Trabzon’da mitinge gelmiş. Bir hiddetli bir hırçın, bir kızgın ki sormayın. Elinden gelse anında asker olacak ve hemen gönderseler Gazze’ye gidecek ve İsrail askerleri ile de çatışmaya girecek ve de kesin vuracak bir tarzı var. “haydi gelmiyor musun?” dedi. Ona internette yazdığım bir yazıyı gösterdim. Xiha life” diye bir internet sitesi var. Amacını, “XIHA Life cok kulturlu sosyal bir iletisim agi olarak dunyanin dort bir yanindan oyun oynamayi, fotograflarini paylasmayi, fikirlerini ifade etmeyi seven insanlarin gozde alanidir. Mutlu yasamdir” diye açıklayan bir site burası. Burada

“İsrail’i kınıyoruz

İsrail, Gazze’ye havadan, karadan ve denizden saldırdı. Masum sivil halk ve çocuk, yaşlı, ibadet yeri, hastane demeden yapılan bu saldırıyı hemen durdurması gerekir. Bu saldırı, Dünya’nın iyi insanlarına yapılan saldırıdır. Şiddetle kınıyoruz.

İsrail İnsanlığın yeni yılını kutluyor!…ABD alkışlıyor, Avrupa İzliyor, Dünya seyrediyor!” diye bir mesaj koydum. Ve bu mesajı, Tibet, Yunan,Urdu, Malay, Hint, isveçce, Hollandaca, İtalyanca, Portekizce, Korece, Japonca, İspanyolca, Rusça, Çince, Arapça,  Fransızca ve İngilizce dillerine çevirerek bu siteye gönderdim. Dedim. Baktı, sonra dedim, sen mitinge gideceksin ve senin yanında sağında ve solunda olan insan duyacak senin attığın sloganı, başka? Diye sordum. Düşündü, sonra da  “oo sen görevini yapmışsın bende gideyim görevimi yapayım” dedi ve kalktı gitti İsrail’i protesto mitingine. İyi de etti ama yetti mi?

 

Onun için yabancı dili önemsiyorum, evet mitinglere gidelim, bağıralım sesimizin çıktığı kadar ama sadece o kadarla mı kalalım? Yabancı dil öğrenmeyelim mi? Bir pankart yazabilmek için, bir döviz asabilmek için yabancı dile gerek yok mu? Bence var, yabancı dili mümkün olduğu kadar yaygınlaştırmak ve çocuklarımıza öğretmek için de seferber olmalıyız. Sadece bir protesto mitingleri için değil, barışın insanlığın hakkı olduğunu anlatmak için de yabancı dile ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Elbette İsrail’e lanet olsun ama kötü komşu insanı mal sahibi yapar derler ya işte bizde bu İsrail sayesinde yabancı dil öğrenirsek hiç de fena olmaz öyle değil mi? Kalın sağlıcakla.

 

Not: Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com ,  www.kuzeyhaber.com ve Trabzon’da yayınlanan Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmaktadır.

 Foto Galeri

 

 

Yorum bırakın