Dilsiz şeytan mı olmalı?


Demirel, ne yapmak istiyor?

M .Kemal AYÇİÇEK- 1 Mart 2004

 

Adam, binmiş aracına, tek yönlü yola ters girmiş seyrediyor. Karşı yönden gelen araçla kafa kafaya kalıyor, ardından karşı araç sürücüsüne bağırıp çağırıyor yetmiyor, silahını çekip baba ve oğlunu vuruyor! Tek yönün asıl sahibi olması gereken baba ve oğlu, ölmüyor ama tedavi görüyor.

 

            Adam, bir büyük rampadan  tıka basa dolu  kamyonuyla iniyor ama tek aracın geçebileceği bu yolda alt taraftan da bir araçla karşılaşıyor. Aşağıdan gelen araç, selektörde yakıyor ama yukardan inen şoför, tınmıyor. Sonra yol kavgası başlıyor. Kim haklı?

 

            Adam, gece yarısı meskun mahalde avaz avaz bağırıp, sağa sola küfrediyor, etrafı rahatsız ediyor, araçların camını kırıyor. Boş şişeleri tekmeliyor, araçları tekmeliyor. Sende bunlara tanıklık ediyorsun ama çaresiz bir şey yapamıyorsun!

 

            Adam, devlet kapısında memur. Resmi üniformalı bir memurken, sivil elbiseler içinde gece yarısı araç önü kesip, silah çekiyor,  hedef gözetmeksizin kurşun yağdırıyor. Sonra siz  tarafsanız bu olayda, bundan davacı olduğunuzda  o üniformalı olması gereken sivil beyden hesap soramıyorsunuz! Gerekçesi, dokunulmazlığı.. Adam sizden davacı değil sizde davacı değilsiniz ama bu kez de “Kamu” davasıyla yine siz 6 aydan başlayan bir yargıyla karşılaşıyorsunuz?

           

            Adam, siparişini verdiğiniz bir malın parasını kredi kartınızdan çekip kullanıyor ama siparişinizi göndermiyor veya yirmi gün sonra gönderiyor ama siz çaresiz bir şey yapamıyorsunuz.

 

            Adam, ruhsatta bir işlem yapacaksınız  ve ilgili resmi kuruma gittiniz evrak verdiniz ve bekliyorsunuz ama işleminiz yürümüyor. Sizden sonra gelenlerin işleri oluyor siz bakıyorsunuz, sabır çekip yanıldığınızı falan düşünüyorsunuz, kendi kendinize telkin ediyorsunuzdur “O adam evrakları belki de benden önce vermiştir. Belki dün vermiştir, ondan sonra sıra bendedir” ama yok. Hala sizden sonra gelenlerin evrakları işlem görürken sizinkine bir türlü sıra gelmiyor. Neden? diyecek oluyorsunuz, üniformalı ilgilinin sert ikazına muhatap oluyorsunuz. Anlayamıyorsunuz evrak arasına belli bir miktar para iliştirmeyi, yine susuyorsunuz!

           

            Tamam “her doğru her yerde söylenmez” bir atasözüdür de “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” nedir?

 

            Siz eğer bu toplumda yanlış ve de ölçüsüz işler yapılıyor ve bunlara ses çıkarmıyorsanız dilsiz şeytan olmaz mısınız? Siz, var olan bir takım kuralları biliyor ve bunu söylemiyorsanız, yaşanan sorumsuzluklardan kendinize bir pay çıkarmıyor musunuz? 

 

            Toplumda kurallar konmasa, kargaşanın ve haksızlıkların önüne nasıl geçilebilir ki?  Kanunlar ve yasalar, sırtı pekler için ayrı, garipler için farklı mı uygulanmalı? Konmuş kurallar, kimilerinin inat ve keyfiyetine kurban mı edilmeli? Kurban ediliyorsa ve siz ses çıkarmıyorsanız “dilsiz şeytan” olmuyor musunuz?

 

            Her hangi bir olayda doğru bildiğinizi söylemek için kelime oyunlarına başvurmak mı gerekir? İşte ben bu kelime oyunlarını sevmiyorum. Açık açık diyorum ki, bu dokunulmazlıklar zırhı varya kimde varsa herkes kendini bilir, tamamı kalkmalı? Ayırım ve kayırım yapılmaksızın kalkmalı hem de, isterse eski cumhurbaşkanı olsun, kalkmalı. Kalkmalı ki, bundan sonra gelecek cumhurbaşkanları, sevdiklerine ya da birilerine uzi-muzi gibi silahları hediye edememeli. Bilmem anlatabildim mi? Kalın sağlıcakla.

 

 

           

Yorum bırakın