Eşleri maaşa bağlayın!


 www.karadenizolay.com

M. Kemal AYÇİÇEK- 4 Eylül 2007  

 

 

 Tartışılıyor ya hani, Kamuoyunda sürekli kimin eşi yemeğe nasıl katıldı, yemek yerken masanın neresinde oturdu, davete katıldı mı katılmadı mı, eşli mi davet eşsiz mi davet falan gibi tafralar. Sen devlet görevin var diye mecbursun belki ama ya eşin? Eşlerin, devlet görevlilerinin görevleri gereği bulundukları yerlerde işi ne? Ne kadar maaş alıyor eşler, kimden? Ezberlemişler bir defa, ama bunun insan hakkı yanı yok mu? O eşler, birer vitrin mi?

 

Geçen yılın başından itibaren Türkiye, sırf Cumhurbaşkanlığı seçimi bahane edilerek için için gerildi. Futbolda antrenörlerin takımı sahaya sürmesi gibi adeta taktikler, senaryolar Ankara’nın göbeğinde yapıldı. Aktörleri herkes biliyor. Şimdi o aktörler, ezberledikleri derslerinin yanlış ezber olduğunu da kabullenmiyorlar ama olsun, artık onların dersi bizi ilgilendirmiyor. Zaten bu ülkede ezbere dayanmayan bir gelişim süreci de olmadı. Demek ki bu “ezberci” zihniyetten sıyrılma zamanıdır.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül, köşke çıktı. Burada MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ne kadar gerekli bir politikacı olduğu tescillendi bu ülke için o ayrı mesele ama en büyük tartışmaya noktayı koyan lider o oldu. Bunun için Devlet Bahçeli’ye aklıselim insanlar, ne kadar teşekkür etse azdır. Aklı selim diyorum Ak partililer demiyorum, Ak partililer, çünkü sorun sadece Ak parti’nin sorunu değil, ülkemizin sorunuydu. Hamd olsun, o sorun aşıldı. Türkiye, rahat bir nefes aldı.

 

Tam da rahat nefes almışken ayağının tozuyla Başbakana randevu verip de Türkiye Cumhuriyeti’nin 60. Hükümeti’nin de onayını yapıp ilk icraatını yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, koltuğuna alışma evresine girdi. Bundan sonra artık “hayırlı olsun” töreni ve kabullerini sanırım mütevazi bir şekilde topluca yapar ve o tarz işlere, yani boş işlere zaman ayırmaz ve bu ülkenin hızla adım alması gereken uygarlık düzeyi hedefine bir an evvel ulaşmasının startını verir.

 

Ak Parti genel Başkanı Recep Tayyip  Erdoğan’ın  başkanlığında kurulan 60. cumhuriyet Hükümeti ile de “işlem tamam”landı. İşlemin tamamlanması, Türkiye’de oluşturulan suni gündemlerin sona ermesi anlamındadır. Türkiye’ye zaman kaybettirecek her türlü çabanın sonuçsuz kalmasıdır. Ha bunlar biter mi, hayır tabiî ki de başka suni gündemler yine olacak, elbette buna alışık “ezberci” zihniyet boş durmayacak ama en azından artık eskisi kadar o söylem ya da eylemlerinin önemi olmayacak. Seçimse seçim yapıldı, Cumhurbaşkanlığı ise o halledildi, hükümetse o da kuruldu.

 

Referandum yapılacak evet ama yapılacak referandumun da sonucu nasılsa istenilen şekilde sonuç verecek, onun için referandum çok da önemli değil en azından şimdilik tabi. Yoksa referandumun önemsiz olduğundan değil, kendi özelinde referandumun çok da fazla önemli olduğunu biliyorum.

 

Geleyim eş’lere

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davet veya törenlere eşli mi eşsiz mi katılacak olmasıyla ilgili biraz  tartışmalar yapıldı. Bir süre daha yapılır ve artık onunda modası geçer. Yanlış olan gelenekleri sürdürmenin alemi de yok zaten. Yani askeri geçit törenlerinde yetkili ve etkili makamlarda bulunan insanların, makam sahiplerinin o makamlarda var olmalarının eşleri ile ne alakası var? Sen, üç saat boyunca sorumluluğun gereği görev ifa edeceksin, protokol tribününde olacaksın diye eşinin de orada olması şart mı? Sen o görev için devlet’ten belki fazla mesai de alıyorsun; ya eşler? Onlar, ne diye oradalar sahi?

 

 

Söz gelimi bir başkan, bir bakan, bir vali, bir belediye başkanı veya her kimse o herhangi bir makamdaki biri, resmi devlet görevini yerine getirirken, ne diye işine eşini de alet edecek? Ne diye, eşinin özgürlüğünü, kendi yaptığı devlet işinden dolayı kısıtlayacak? Ne diye, o eşinin temel birey olarak, insan hakkını çalacak? Ne diye, bir eş, maaş almadığı halde eşi bir yerde memur diye o eşin yanında olacak? Şart mıdır bu? Kim neden hangi akla hizmet etsin diye bir eşi, memur olmayan bir hanımefendiyi, sıkılacağı ortamlara sürükler?

 

Ha o ortamlarda bulunmaktan zevk alan eşler olabilir, dileyen gidebilir de, ama neden illaki illa dayatması neden? Kim böyle bir geleneğin savunucusudur? Pikniğe gitmeye bile naz yapan hanımefendiler, nasıl olurda o o devlet görevlisinin davetlerine güle oynaya gider? Kim kimi neden kandırıyor? O makam sahiplerinin eşlerinin rızası alınarak mı davetlere, Devlet törenlerinde yer alırlar sanıyorsunuz siz?

 

Kısaca anlatmak istediğim, herhangi makamdaki insanın eşinin devlet göreviyle alakası olmadığı halde, devlet işlerinin içine sürükleniyor olmaları, birer insan olarak o eşlere hakarettir. Temel insan haklarına saygısızlıktır. Eğer, öyle olacaksa o zaman devlet hizmetini yerine getiren her kim olursa olsun onun eşine de belli bir ücret ödenmelidir. Aksi halde, eşlerin sadece birer vitrin olmaktan öte durumları söz konusu olamaz. O da onların kişilik haklarına saldırıdır.

 

Düğün, dernek olur ayrı mesele ama devlet işi görülürken, bir eşin o devlet işinin içinde yer almış olmasına itirazım var. Eşler belki bunu dillendiremiyor veya içlerinden bir kısmı buna dünden razı olabilir ama onlara da devlet işinin ciddiyeti hatırlatılır. Hangi makamda ki  insan, bulunduğu makamda olmasa, “Devlet işidir” diye babasının hayrına o törenlere katılacak? Hep alışmışız bize nasıl yutturuluyorsa öylece gelenek ve görenekler oluşuyor, sonra da sanki doğruymuşcasına o gelenek ve göreneklerin devam ettirilmesinde ısrar ediliyor. Çok yanlışlar var, ayıklanması gereken taşlar var bu ülkede ters giden, birilerinin şan ve şöhretine terk edilen.

 

Cumhurbaşkanı, vereceği davete eşleri çağırmazsa kıyamet mi kopacak? Ne yani, devlet görevinde bulunanların yukarıda ki mahallelileriyle aşağı ki mahallelilerinin eşlerine muamelelerinde aynı standardı olmamalı mıdır? Madem yukarda ki kamu görevlilerinin eşleri için bir “cennet”se bu ülke, aşağı ki mahallenin kamu görevlilerinin eşleri içinde aynı olmalıdır.

 

Yok eğer uygulamada bir eşitsizlik varsa o zaman o adaletsizlik giderilmelidir. Ya da Devlet görevi yaparken yanlarında eşlerine de fazla mesai yaptıranlar, bunun bedelini eşlerine de ödemelidir veya ödenmesini sağlamalıdır! Öyle ya, biri maaş alıyor törene gidiyorsa görevinden dolayı, ya evde film izleyecek veya çocuklarıyla koklaşacak eş, veya annesine gidecek eş, ne diye o törene gitmek zorunda kalıyor?

 

Sonra da yok onun başı bağlıymış yok açık başlı eşi varmış yok eşi yanında oturmamış yok daha neler.Ne gerek var bu tartışmalara Allah aşkına? Ben bunun mantığını anlayamıyorum o kadar. Sahi siz, buna anlam verebiliyor musunuz?

 

 

Yorum bırakın